Jeotermal enerji, dünyanın iç kısmından gelen ısı ile oluşan bir yenilenebilir enerji kaynağıdır. Jeotermal enerji, kelime anlamı olarak “yer ısısı” anlamına gelen Yunanca “geo” ve “therme” kelimelerinin birleşiminden gelmektedir. Dünya’nın iç kısmında, yüzeye yakın bölümlerinde, ısı kaynakları yer almaktadır. Bu ısı kaynakları yer kabuğunda meydana gelen volkanik hareketler, jeotermal kaynaklar, hidrotermal kaynaklar ve sıcaklığı yüksek kayaların doğal çürümesi sonucu ortaya çıkar.
Jeotermal enerji, yüzeydeki ısının ölçülmesi, sondaj ve kuyu çalışmaları ile çıkarılır. Genellikle sıcak su veya buhar halinde yüzeye çıkan jeotermal enerji, doğrudan kullanılarak veya buhar türbinleri aracılığıyla elektrik enerjisine dönüştürülerek kullanılır. Jeotermal enerjinin avantajları arasında düşük karbon emisyonları, sınırsız bir kaynak olması ve düşük maliyetler yer almaktadır.
Jeotermal enerji, özellikle aktif deprem bölgelerinde, volkanik bölgelerde ve tektonik hareketlerin sıkça yaşandığı bölgelerde daha yoğun olarak kullanılmaktadır. Dünya genelinde birçok ülkede jeotermal enerji kullanımı yaygındır. İzlanda, jeotermal enerjinin en yaygın kullanıldığı ülkelerden biridir ve ülkenin elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 90’ını karşılamaktadır.
Jeotermal enerji, sadece elektrik üretiminde değil, aynı zamanda binaların ısıtılması ve seralarda kullanımı gibi farklı alanlarda da kullanılmaktadır. Ancak, jeotermal enerjinin kullanımı, bazı dezavantajlarına da sahiptir. Örneğin, enerjinin çıkarılması sırasında kirlilik ve çevresel etkiler oluşabilir. Ayrıca, enerjinin çıkarılması ve kullanımı bazı coğrafi bölgelerde su kaynaklarını tüketebilir veya jeolojik hareketliliklere neden olabilir.
Jeotermal enerji, yenilenebilir enerji kaynakları arasında önemli bir yer tutmaktadır. Dünya’nın iç kısmından gelen ısı, uzun süreler boyunca kullanılabilecek sınırsız bir kaynak sağlar. Ancak, jeotermal enerjinin çıkarılması ve kullanımı sırasında dikkatli olunması ve çevresel etkilerin minimize edilmesi önemlidir.
